18 Ekim 2013 Cuma

Sonbahar

Sonbahar...

Baharın sonu yani... Kadrini kıymetini bilmek gerek o zaman.

İyidir sonbahar iyi. Resim sergisi gibidir, şiir kitabı gibidir. İyidir...


16 Ekim 2013 Çarşamba

Can Sıkıldığında İyi Gelen Şarkılar # 4 (Yes Sir, I Can Boogie)

1977...

Bizim kuşağın ABBA'nın sarışını (Agnetha Faltskog) ve Baccara'nın siyah giyeni (Mayte Mateos) arasında gidip geldiği zaman... Memleket meselelerinden vakit bulunca tabii ve çoğunlukla gizli gizli...

Kariyerleri boyunca biri sürekli siyah, diğeri de beyaz giyen iki İspanyol hanımefendiden oluşan Baccara'nın "Yes sir, I can boogie" şarkısı ise tam bir efsane idi. Hele şarkının nakaratında söylenen "I can boogie woogie all night long (sabbaha kadar boogie woogie!"  kısmına çok farklı ve art niyetli anlamlar yüklenmişti. Oysa "boogie woogie" blues müziğin daha hızlı çalınmasını temel almış bir müzik türü, hatta türcüğü, o kadar...

Neyse, işte can sıkıntısına en iyi gelen şarkılardan biridir bu masum şarkı...                                                                                            
                                                                                                                                                                                                           

3 Ekim 2013 Perşembe

Penguenler ve Savaş



Bu fotoğraf 2. Dünya Savaşı yıllarında Londra Hayvanat Bahçesinde çekilmiş. Penguenlerin savaşı ise sadece o kovadan gelmesi muhtemel bir iki balık için...


İnsanların saçma sapan, çılgın savaşına inat gibi...




 

3 Eylül 2013 Salı

Gazete İnternet Sitelerinin Kurnazlığı, Hilebazlığı

Örneği Hürriyet'ten vereceğim ama neredeyse tüm ulusal gazetelerin internet siteleri için aynı durum söz konusu...

Sitenin  ana sayfasında, doğal olarak, başlıklar veya manşetler ağırlıklı olarak yer alır. Bizim çakal medyamız bu ana sayfalarda öylesine çarpıcı başlık veya manşetler kullanıyorlar ki, tıklama ihtiyacı hissediyorsunuz. Ama tıklayıp haberin detaylarının olduğu sayfaya yönlendirildiğinizde ise tısss!.. O başlıkla sadece ilgisi olan ama çok farklı ve sıradan bir haber...

Neden bunu yapıyorlar? Çok basit. Tıklama sayısını arttırmak ve reklam gelirlerini yükseltmek. Bence tam bir ahlaksızlık, kandırmaca ve hile...

Bugün (03.09.2013) Hürriyet'in internet sitesi ana sayfasına buyrun;


Olimpiyatları hangi şehrin alacağına odaklanıldığı için olimpiyat amblemli  "İspanya ve Japonya'yı geride bıraktık" başlığını gören herkes ciddi bir gelişme olduğunu düşünüyor ve hemen tıklıyor. Hooop gazetenin internet ratingi tavan yapıyor...

Oysa işin aslı öyle değilmiş... Buyrun;




Spora olan ilgiden bahsediyormuş haber... Hile değil de nedir bu şimdi?

Daha fazla yoruma gerek var mı bilmem?


17 Temmuz 2013 Çarşamba

Sooşıl Medya Şeysi...



"
Paylaşmayacak mısınız bunu!?"

"Bakalım kaç insan evladı var bunu paylaşacak?!"
"Vatanını seven bunu paylaşsın!"
"Bunu paylaşmayacaksınız da neyi paylaşacaksınız?"
gibi talimatlardan başlayıp, neredeyse
"Paylaş çabuk, bak geliyo sümsük haa!"     "Paylaşmayan öküzdür, öküz!"lere kadar gidecek gibi görünen sosyal medya baskısı hiç hoş değil...

12 Temmuz 2013 Cuma

Neden En Ti Vi?

Uzunca bir süredir kafamı kurcalayan bir soru bu...

Bir kaç kez twitter ve facebook'ta yanıt bulmaya çalıştım ama halen ortada öylece duruyor. O nedenle blogda en azından tarihe not düşmenin zamanı geldi diye düşündüm.

Malum büyük ulusal haber kanallarımnızdan biri NTV. 1996 yılında Cavit Çağlar'a ait Nergis Holding bünyesinde kurulmuş. Tam adı "Nergis Televizyonu". Yani Türkçe bir adı var. Örneğin bir Cable News Network Türk (CNN Türk) gibi yabancı bir ad değil...

Kanal, 1999 yılında Doğuş Grubuna katılmış ve adı değişmemiş. Bugüne kadar da bu marka ile geldi bildiğimiz gibi.

Kısaltması değil ama adı, bu gruba geçince değişmiş olabilir mi diye Doğuş Grubunun  kurumsal web sitesine baktım. Hayır yok. Yeni bir açık marka yok, sadece NTV olarak geçiyor.

Şimdi gelelim anlayamadığm kısıma, yanıtsız soruma;

Tamamen Türkçe bir markanın baş harflerini neden "En Ti Vi" diye İngilizce okuyoruz? "Ne Te Ve" demememizin sebebi nedir? ATV markasını "A Te Ve" diye okurken (Ey Ti Vi değil) NTV'de neden böyle bir tuhaf durum var?

Gerçekten çok merak ediyorum...          

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Can Sıkıldığında İyi Gelen Şarkılar # 2

Ezginin  Günlüğü - "Sabah Türküsü"




Sopa

Bütün memleket bir konu üzerine konuşunca, kafa yorunca (çok doğal olarak) işin basit ama can alıcı noktaları gözden kaçıyor.

Örneğin "sadece gösteri yapan" insanlara pala ve sopa ile saldıranlar meselesi... Bu arkadaşların bir kısmının işleri ve iş yerleri zarar gören esnaf olduğu söylendi. En yetkin hukukçular başta olmak üzere herkes de mahkemenin tutuksuz yargılama kararı üzerine tartışıp duruyor. Tartışılmalı da... 

Şimdi öncelikle o gün bu tip arkadaşlardan onlarcasının görüntüleri yayınlandı.   

İşin basit tarafına, yani basit sorulara gelince, yayınlanan görüntülerden birindeki bu arkadaş da esnaf mı? Çünkü pek öyle cinnet getirir bir hali yok. Peki o zaman polis mi? Eğer polisse tahta sopa ne zamandır emniyet güçlerinin resmi ekipmanı? Benim bildiğim ona en yakın cop diye bir şey var, o da tahta sopa değil.

Nedir bu basit sorunun yanıtı?

7 Temmuz 2013 Pazar

facebook tuzakları #1

"Bu videoyu hazırlamak için günlerdir uğraşıyorum, lütfen izler misiniz arkadaşlar?" modası var ya şimdilerde facebook'ta, milletin hesabını ele geçirmek için... Çookk salakça değil mi yahu? Ahali topluca film/video kurgu uzmanları oldu da benim mi haberim yok?!


30 Haziran 2013 Pazar

Sağol yağmur !

Oh be yağmur,
ne iyi geldin...
Tam da göz yaşlarımı
nereye saklayacağım derken...

29 Haziran 2013 Cumartesi

Tecrübe

Bazen yaşamın sana atacağı tokadın şiddetini önceden kestirsen de, hayatın boyunca iyi / kötü tüm başına gelenlerin direk seninle ilgili olduğu düsturunu kabul etsen de, o tokat ayaklarını yerden tahmin ettiğinden çok daha fazla kesebiliyor...

28 Haziran 2013 Cuma

Kafalar Çok mu Karıştı Ne?

AB'ye üye ülkelerin büyükelçilerine Gezi protestoları ve buna bağlı olarak gelişen olaylar ile ilgili yapılan sunumda bu (fotoğraftaki) sayfanın yer aldığını, Yılmaz Özdil dün Hürriyet'teki köşesinde yazdı...

Bu fotoda yer alan " @Yilmaz_Ozdil_ " twitter hesabı şu anda arama yapsanız da bulunamıyor. Yazar bu hesabın kendine ait olmadığını, yani sahte olduğunu söylüyor. Varsayalım ki, Yılmaz Özdil yalan söylüyor ve bu hesabı sinsice açtı, kullandı ve kapattı. Bunu teknolojik olarak tespit etmek de mümkün.. Bu kadar ciddi bir toplantıda argüman olarak kullanılacak materyalin yüzde yüz ayağı yere basması gerekmez mi?

Eeee?!?!


19 Haziran 2013 Çarşamba

Babalama!

CNN Türk'te "Tarafsız Bölge"...

Psikolog Dr. Başak Demiriz memleketin ahval ve şeraitini anlatırken ailede baba ve ergen genç örneğinden yola çıkarak durumu örneklendirirken Ahmet Hakan arada;

"Sizin için söylemiyorum ama, bu konuları konuşurken baba örneğinin verilmesi beni çok rahatsız ediyor. Yok devlet bizim babamızmış, yok başbakan baba imiş, biz onu dinlemeliymişiz, böyle bir şey yok" filan derken Ufuk Uras yapıştırdı;

"E, babalanıyor ama..."

Çok güldüm...

Ne Oldu O İşler?


1- Sığınan yaralı ve/veya gaza maruz kalmış protestocular tarafından Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Camii'nde içki içildiği konusu... Bilindiği kadarı ile müezzin Fuat Yıldırım'ın "olmadı öyle bir şey" sözünde bir değişiklik olmadı, ancak Başbakan elde kanıtlar olduğunu, Cuma günü (ben bu Cumayı 14 Haziran olarak anımsıyorum) bu kanıtların açıklanacağını söylemişti. Ne oldu o iş?

2- Kabataş iskelesinde on aylık bebeğiyle birlikte şiddet gören başörtülü genç kadın (Başbakan'a çok yakın bir yöneticinin akrabası olduğu için o sırada orada bulunan kadınlı erkekli bir grup tarafından ciddi olarak darp edilen) ile ilgili MOBESE kayıtları izlenmesi sonuçlanmadı mı? Ne oldu o iş?
(Not: Bu konu her halükarda korkunç! Anlatıldığı gibi yapıldı ise yapanlara diyecek tek söz; gözü dönmüş faşistler... Yok böyle bir olay olmadı veya bu şekilde olmadı ise bunu en kritik zamanda yalan argüman olarak kullananlara diyecek tek söz; iflah olmaz günahkarlar...)
     

12 Haziran 2013 Çarşamba

6491 sayılı "Türk Petrol Kanunu"


Öylesine yoğun, gergin, kimi tarafı karanlık kimi tarafı umutlu günlerden geçiyoruz ki, tüm algılarımız bu yoğunluğa kilitlenmiş durumda. Çok da doğal bu ama sanki arada gözden kaçan önemli şeyler oluyor.
Bence en önemlilerinden birisi 6491 sayılı "Türk Petrol Kanunu". Önceki gün, bunca toz duman arasında CB Gül tarafından Alkol Düzenleme Yasası ile birlikte onaylanarak yürürlüğe girdi.

İçinde bu
lunulan koşullar nedeni ile konunun uzmanlarından yasanın doğru dürüst bir yorumunu henüz bulup okuyamadık ama, yasanın TPAO'nun Türkiye'deki petrollerin arama ve çıkarma ile ilgili yetkilerinin çok önemli değiştirildiği (neredeyse yok edildiği), uluslararası petrol şirketlerine büyük kolaylıklar sağlandığı (örneğin ruhsat için Bakanlar Kurulu kararı gerekliliğinin kaldırıldığı), bulunması ve çıkarılması olası petrollerden Türkiye'nin kazanımlarının çarpıcı bir şekilde düşeceği gibi tek tük değerlendirme var.

Umarım, bu yasa bir "cambaza bak" yasası değildir!

http://www.tccb.gov.tr/aciklamalar/252/86366/6487-6488-6489-6490-6491-sayili-kanunlar.html

http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/kanunlar_sd.durumu?kanun_no=6491

http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k6491.html



8 Haziran 2013 Cumartesi

Yapmayın... Ya da yapın!

Hükümet sözcülerine bir küçük uyarı...
 

"AKP ve RTE ile sandıkta başa çıkamadıklarını anlayan "BİRİLERİ", bu yolu seçtiler" söylemini sürekli dile getiriyorsunuz ya, yapmayın...
 

Meydanlarda, caddelerde sadece demokratik tepkilerini dile getiren ve kendi yaşamları ile ilgili söz haklarını savunan yüz binlerce insana manipülasyon maymunu muamelesi yapmış oluyorsunuz. Ortalıkta bir dolu provokatör ve/veya ajan olabilir. Onları bulmak ve etkisiz hale getirmek sizin göreviniz zaten. Ama o yüz binlere bu oyuncak yaftasını yapıştırmayın...
 

Yapmayın... Ya da yapın, yaptıkça kaybediyorsunuz ve buna çok da itirazım olmaz...

(Fotoğraf: Medya Günlüğü  - Cenk Başlamış )



6 Haziran 2013 Perşembe

"Çapulmak" fiili hakkında çarpıcı gerçek!

Bu tarihi "çapulmak", "çapulling" konusuna açıklık getirmenin vakti geldi...

Sevgili Yüce Majeste ile taaa 13 Mart 2013 tarihinde yapmış olduğumuz twitter atışmasını sunuyorum.. Buna ne buyurulur?

(Not: Başbakana bu konuda ilham vermiş olmamız ihtimali çok ürkütücü...)  



Gezi Parkı, Taksim... 05/06/2013 Çarşamba

Fotoğraflar; Dilek Can. Teşekkürler...
















5 Haziran 2013 Çarşamba

Demokrasi

Bir iktidar, olur a, %99 oyla bile seçilmiş olabilir. Kalan %1'in hiçbir hakkına dokunulmadığı, taleplerinin dikkate alındığı, yaşam biçimleri, inançları ve değerlerinin bırak görmezden gelmeyi, "iyi iyi hadi istediğiniz gibi yapın, dokunmayacağız" diyerek aslında aşağılanmadığı şeye demokrasi denir diye biliyorum ben...